Her Şeyin Eleştirisi – 2

bdsm eleştirisi
Kendimize dönüp baktığımızda hiçbir eleştiriye tahammül edemediğimizi üzülerek görüyorum. Bu bir genelleme bile olsa biliyorsunuz ki doğruluk payı çok yüksek. Özellikle de bizi eleştirenler itaatkar veya köle ise. Ne “hadlerine” değil mi? Nasıl olur da ulu bir varlık olan bizler eleştirilebiliriz!. Onlar ayaklarımızın altında sürünmeye mahkum zavallı yaratıklar değil mi? Empati kurduğumuzu hiç sanmıyorum. Kurmamız gerekli mi? Bu soruya cevap bile vermek istemiyorum. [rml_read_more]
Ruhu doğuştan itaat etmek ve varoluş kaygısının temelinde, sadece kendisini anlayacak birine ihtiyaç duyan gerçek bir itaatkârın daimi olarak sömürüldüğünü, kullanıldığını, beslediği ve var olduğu duygular yüzünden kaybetme korkusu veya endişesi ile istemeyerek pek çok şeyi yaptığını, yaptırıldığını biliyoruz. Hadi ama “ben hiç yapmıyorum” diyip bir kenara çekilmek ve tecavüze göz yummak bizim yaptığımız. Kayıtsız kalıyoruz. Gerçekten buna ihtiyacı olan ve artık güvenemediği için adım adım uzaklaşan o denli güzel ruh var ki. Acımasızca onları yıllar boyunca kullanarak duygularına zarar verilmesine göz yummadık mı? Kendi “tercihi” diyerek, zırhımızın arkasına geçip “bananecilik” yapmadık mı? Hatalı olduğu halde sırf dominant veya arkadaşımız olduğu için susmadık mı. Hepimiz yaptık.Yapıyoruz.. Bu satırları yazarken sanki bir kutunun içinde günahlarımı, yüzünü görmediğim bir adama anlatırcasına arındırılmak ve affedilmek istiyorum. Yaptığımız, göz yumduğumuz, gözardı ettiğimiz o kaybolan uzaklaşan “ruh”lar için kendimi, sizi, onları ve diğerlerini suçluyorum. Toplumun ve iktidarın baskıcı ahlaki düzeninin haşarı çocukları olan bizler! yeri geldiğinde mangalda kül bırakmazken, kaçımız bir sahip veya sahibeye karşı bir itaatkarı veya köleyi haklı bulup savunduk.. Aynı yırtıcı hayvanlarız hepimiz. Sadece kendi türümüzü anlayabiliyor ve empati kurabiliyoruz.
Hayatımızı susarak ve görmeyerek yaşamaya devam edemeyiz. Yanlış varsa sesimiz çıkmalı. Varsın bir daha konuşmasın, varsın dışlasınlar. Sanıyoruz ki itaatkâr / köle ruhlu olanların sesi çıkmaz, bağıramaz.. Sanıyoruz ki başkaldıramaz. Bir tek kölenin tüm Roma imparatorluğuna başkaldırdığını yazdı dünya tarihi. Gezi parkı direnişinde en ön saflarda sessizce onlar vardı.. Bizim ayaklarımıza kapanan bu güçlü “Ruhlar” zavallı, aciz oldukları için kapanmıyorlar. Onlar, içlerindeki volkanı söndüremedikleri için kapanıyor ayaklarınıza. Dehlizlerinizde ki tek bir boşluktan gökyüzüne yükselecek bir alev topu onların ruhu. Dizginlenmek, zarar vermemek etrafı yakıp yıkmamak için önümüzde eğiliyor pek çoğu. Biz bunu bile anlayamayacak kadar çaresiziz oysaki. Derisini aralayıp kalbine bakamıyor, bencil ruhlarımızın beslenmesi için egolarımızın kölesi oluyoruz. O zaman size milyon dolarlık bir soru “Kim köle…” [/rml_read_more]
 

Responses

Your email address will not be published. Required fields are marked *

×
Eşleşme detayları yükleniyor...

Lütfen Profilinizi Tamamlayın

Profil fotoğrafınız ve Profil kapak görselinizi lütfen güncelleyin.